Berlin notlarıma başlamadan önce belirtmek istiyorum ki, burada bana eşlik eden ve Berlin'de yaşayan bir arkadaşım vardı. Bu da demek oluyor ki çok bilinçli bir turisttim, bu yazımda sizinle mümkün olduğunca mekan isimlerini de paylaşmaya çalışacağım.
Berlin'de iki adet popüler (Türkiye'den çoğu uçuş buralara) havalimanı bulunuyor, Tegel ve Shoenefeld. İkisi de şehir merkezine aynı uzaklıkta diyebiliriz, tabi şehirde kalacağınız yer çok önemli. Ama merak etmeyin her şekilde otelden şehir merkezine bir otobüs var. Ben Tegel Havalimanını kullandım ve otele ulaşmak için taksi kullandım, fiyatlar diğer Avrupa şehirleri kadar pahalı değil. Burada değinmek istiyorum ki sanırım Berlin'deki taksi şoförlerinin yüzde doksan beşi Türk :) Yani gideceğiniz yere kadar bol bol Türkiye'den bahsedebilirsiniz, şehire ilk adım attığınız anlarda yabancılık çekmeyeceksiniz...
Berlin'de ulaşımı daha çok tramway ve otobüs ile sağlıyorsunuz. Metro ve tren de var ancak tramway hattı daha yoğun. Biletlerinizi günlük alırsanız daha ekonomik oluyor. Biletlerinizi tramwayın içindeki bilet zımbırtılarından temin edebilirsiniz, ama bunun için yanınızda bozuk para bulundurmayı ihmal etmeyin!
"Alexanderplatz" şehir merkezi diye tabir ettiğimiz yer. Burada her saat kalabalık meydanlar, caddeler ve etrafında cafeler var. Şehrin büyük alışveriş merkezleri ve en büyük tren istasyonu da burada yer alıyor. Alexanderplatz'a geldiğinizde yapmanız gereken önemli şeylerden biri "Fernsehturm"a (televizyon kulesi) çıkmak! Burası 203 metre yükseklikten tüm şehri 360 derece görmenizi sağlayan bir kule, tahmin edersiniz ki manzara inanılmaz! Alexanderplatz'da ayrıca meşhur "Dostluk Çeşmesi"ni de göreceksiniz. Çeşmenin havuzunda yüzen çocuklar görürseniz şaşırmayın :)
Alexanderplatz'dan yürüyerek yaklaşık 15 dakika uzaklıkta Berlin'in en önemli simgelerinden biri olan "Berliner Dom"a ulaşabilirsiniz. Burası çok eski bir kilise ve müze. Oldukça ihtişamlı bir yapı. Berliner Dom'un hemen arkası harika bir yeşil alan! Dinlenmek için çok ideal, zaten gidince göreceksiniz herkes yatar ve güneşlenir modda oluyor (muhtemelen ben baharda gittiğim için, kışın karla kaplı olabilir:). Ayrıca bu parkın bir köşesinde de "Altes Museum" ve hemen civarında "National Gallery" bulunuyor.
Metroya biniyoruz ve bir sonraki durağımız Berlin'in meşhur geçidi "Brandenburger Tor"da iniyoruz. Burası aslında savaş sırasında kullanılan bir sınır kapısı... Oldukça görkemli bir yapı, turistlerin önemli gezi noktalarından biri olduğu için geçidin bulunduğu yol her daim kalabalık. Ayrıca burası Berlin'in büyük festivallerinin yapıldığı alanlardan birine de ev sahipliği yapıyormuş, ne yazık ki ben gittiğimde hazırlıkları vardı, kaçırdım :)
Vee Berlin'in bir diğer simgesi "Berliner Mauer", Berlin Duvarı... Tahmin ettiğiniz gibi bir uzun bir duvar yıkıntısı bulamıyorsunuz, aksine oldukça iyi boyanmış ve döşenmiş bir kaç duvar şiltinden oluşuyor. Almanya tarihinde önemli bir tarihsel olaya (Doğu ve Batı Almanya'nın birbirinden ayrılmasına son vermek amacıyla yıkılmıştır) ev sahipliği yapsa da, o havayı nedense yakalayamıyorsunuz... Yine de buraya kadar gelip (bu arada geldiğim yer Potsdamer Platz) bu noktada yaşadığım hayal kırıklığımı giderecek önemli bir yeri de görmüş oldum, kesinlik gitmenizi tavsiye ediyorum; "Sony Center"! Bir post-mimari harika diyebilirim! Cam bir tavanla örtülmüş, gece bin bir renge bürünen ışıklandırmaya sahip, içinde hem alışveriş merkezi, hem sinema hem de bolca cafe ve restoranın bulunduğu keyifli bir teknomerkez...
Eğer vaktiniz varsa mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir saraydan da bahsetmek istiyorum. Bir kaç toplu taşıma aracı değiştirmeniz gerekse de "Charlottenburg Palace" görmeniz gereken bir yapıt... Saray şimdilerde bir müze, içinde oldukça değerli eserler sergileniyor. Bence bundan da önemlisi sarayın sahip olduğu inanılmaz bahçe! Gözünüzün alabildiğine bir bahçeye sahip bu saray... Tabi ki bahçe içinde kocaman bir gölet de var, bu zaten Berlin parklarının bir klasiği, her park oldukça geniş ve içinde mutlaka bir gölet bulunuyor...
Vee görülmesi gereken son bir yer kaldı; "Checkpoint Charlie". Burası da Almanya tarihinde önemli bir yer temsil ediyor, Doğu-Batı Berlin arasındaki bir geçiş noktası, ortasında temsili bir ABD kontrol kulübesi var. Tabi ki günümüzde turist çekmek amacıyla kullanılıyor, askerlerle fotoğraf çektirmek istiyorsanız para ödüyorsunuz mesela :)
Biraz da Berlin gecelerinden bahsedelim... Geceye hazırlık için gidilebilecek güzel ve gençlerin popüler yerlerinden biri "Prenzlauer Berg". Burada "Schönwetter" adında bir mekan var, açık hava, yerler kum, ister masalarda ister şezlonglarda oturuyorsunuz. Dilerseniz arkadaşlarınızla mangal parti bile yapabilirsiniz! Ben oradayken bir grup genç barbekü parti ile doğumgünü kutluyordu mesela, özenmedim değil :) Akşamüstü bir diğer alternatifiniz "Warschauer Strasse". Sıra sıra bir sürü cafe bar var, gençlerin sevdiği yerlerden biri. Burada hafif bir şeyler içtikten sonra Berlin'in hiç bitmeyen gece hayatına akabiliriz artık :)
Berlin'de gece mekanları genelde farklı odaları olan ve her odada farklı müziklerin çaldığı barlardan oluşuyor. Oldukça başarılı bir uygulama, çünkü hangi tarz müzik seviyorsanız orada takılabiliyorsunuz, hatta bir çoğunda avlu gibi açık alanlar da mevcut, buralarda biraz soluklanabiliyorsunuz. Örneğin çok farklı underground barlar var, içinde pop müzik çalan bir alan, heavy metal grubunun sahne aldığı başka alan, bir rock grubunun sahne aldığı diğer bir alan, bilardo oynayabileceğiniz bir dinlenme alanı, ve belki de benim görmediğim başka alanlara da sahip olabiliyorlar! Ben çok eğlendim, biz alışık olmadığımız için underground girişi biraz ürkütücü, ama öğrendim ki Berlin'de bu çok popülermiş :) Önerebileceğim diğer bir yer biraz da İstiklal'i andıran "Prenzlauer Berg" veya daha bilinen adıyla "Kulturbrauerei". Burada da yine içinde birden fazla müzik alternatifinin bulunduğu "Frannz"a gidebilirsiniz, veya civarda bir çok kaliteli mekan da bulabilirsiniz. En önemlisi de Berlin gecelerinde saat kaç olursa olsun dönüş yolunda kendinizi hiç tedirgin hissetmemeniz! Sabaha karşı bile olsa kimsenin birbiriyle bir ilgisi yok, herkes kendi halinde, rahat rahat yürüyebilirsiniz...
Berlin'den kısa notlar:
- Berlin'in simgesi ayıcıkları her yerde göreceksiniz, hatıra bir seyler almak istiyorsanız bu sembolü tercih edebilirsiniz,
- Sakın Berliner yemeden dönmeyin! Bir sürü farklı reçel ile kombine ediyorlar ve özellikle sabah saatlerinde sıcacık bir berliner sizi kendinizden geçirebilir :)
- Mutlaka bir parka gidip, gölet kenarında piknik yapın. Örneğin bir kahvaltınızı burada yapın, ama bir ördeğin size eşlik edeceğini unutmayın:)
- Berlin'de de diğer Almanya şehirlerinde olduğu gibi yayaların uyması gereken ciddi bir trafik ışığı kuralı var! Yol boş olsa da sakın kırmızı da geçmeyin! Hele yakınınızda küçük bir çocuk varsa, ona kötü örnek olduğunuz için ceza yemeniz çok muhtemel!
- Geceleri eve dönerken yabancı olmadığınız o tadı mutlaka deneyin; Döner! İnanın buradaki döner bir başka, etinden mi içine koydukları sostan mı bilmiyorum ama üst üste iki pide arası döner yemişliğim var:)
- İçkinizi şerefe kaldırırken mutlaka karşınızdakinin gözünün içine bakın ve içmeden önce bardağı bir kez masaya vurun! Almanların bir geleneği bu; gözlere bakmazsanız kötü şans getireceğine inanıyorlar, masaya vurmak ise işin eğlence kısmı...
- Almanların çoğu İngilizceyi çok iyi konuşuyor, iletişimde hiç sıkıntı çekmeyeceksiniz!
Berlin yaşanacak bir şehir... Sizi hem dinlendiren hem de eğlendiren, kimsenin sizi takmadığı ve dolayısıyla sizin kimseyi takmadığınız:), katı kurallardan uzak ama gerektiği kadar düzenli bir şehir... İnsan yaşadığı yerden daha başka ne ister ki...
TSCHÜS - BERLIN
19.05.2011